İLAN EDİLEN “CUMHURİYET”İN NİTELİĞİ

“Cumhuriyet” ki bazılarının işine geldiği gibi anlamaya çalıştığı “Cumhuriyet” değil… Cumhuriyet, 29 Ekim 1923‘te ilân edildiğinde “Cumhuriyet”in nitelikleri ve karakteri henüz açık ve net olarak ortaya çıkmamıştı. Bu Cumhuriyet bir “İslâm Cumhuriyeti” de olabilirdi. “Adı Cumhuriyet” olup da “niteliği gerici” olan bir model de olabilirdi. Aynı bugünkü Bangladeş İslâm Cumhuriyeti ya da İran İslâm Cumhuriyeti […]
Genel - 29 Ekim 2018 13:39

“Cumhuriyet” ki bazılarının işine geldiği gibi anlamaya çalıştığı “Cumhuriyet” değil…

Cumhuriyet, 29 Ekim 1923‘te ilân edildiğinde “Cumhuriyet”in nitelikleri ve karakteri henüz açık ve net olarak ortaya çıkmamıştı.

Bu Cumhuriyet bir “İslâm Cumhuriyeti” de olabilirdi.

“Adı Cumhuriyet” olup da “niteliği gerici” olan bir model de olabilirdi. Aynı bugünkü Bangladeş İslâm Cumhuriyeti ya da İran İslâm Cumhuriyeti gibi…

Nitekim 3 Mart’ta kabul edilen 3 önemli “devrim yasası”, Türkiye Cumhuriyeti’nin karakter, nitelik ve yapısını ortaya koymuştur.
Eğer 3 Mart 1924‘te gerçek devrim niteliğindeki yasalar kabul edilmeseydi, 29 Ekim 1923′te kurulan Cumhuriyet sadece biçimden öteye gidemezdi.

Evet, “Halife”liği kaldıran yasa,

Şeriye ve Evkaf Bakanlığı‘nı kaldıran yasa,

Eğitim ve öğretimi birleştiren “Tevhid-i Tedrisat” yasası.

Şeriye ve Evkaf Vekâleti‘nin (Bakanlığı) kaldırılması ile laiklik ilkesinin son derece önemli bir temeli oluşturuldu.

Şeriye ve Evkaf Bakanlığı kaldırılmasaydı benzer “fetva”ların yürürlüğü olurdu.

Şeriatın devlet ve toplum yaşamında son sözü söylemesi nedeniyle de Şeriye Bakanlığı adeta bütün bakanlıkların üzerinde bir “onay” ve “otorite”ye sahipti.

Oysa bu yasayla devlete, topluma ait işlerle din işleri birbirinden ayrıldı.

Günlük yaşama ait tüm işlemlerin şeriatın süzgecinden geçirilmesine de son verildi.

 

Bu anlamda, 3 Mart 1924 Türk toplumunun “din devleti” düzeninden “Lâik Cumhuriyet” düzenine geçişinin tarihidir.

Atatürk, 1 Mart 1924‘te Meclis’i açış konuşmasında bu durumu şöyle açıklar:
“İslâm dinini, asırlardan beri alışılageldiği şekilde, bir politika aracı konumundan uzaklaştırmak ve yüceltmek gereğini görüyoruz. Kutsal ve dini inançlarımızı ve vicdani değerlerimizi, karanlık ve kararsız olan ve her türlü çıkar ve ihtiraslara giriş sahnesi olan politikalar ve politikanın bütün kısımlarından bir an önce kesin biçimde kurtarmak, milletin dünyevi (dünya ile ilgili) ve uhrevi (ahiret ile ilgili) mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak bu suretle İslâm dininin yüksekliği belirir. (TBMM Tutanak, Devre II, Cilt VII, S. 3-6)

 

 

 

 

 

  GAZİ MUSTAFA KEMAL’DEN ALTIN SÖZLER:

 

 

 

 

 

 

 

Comments

comments

BENZER HABERLER