Bir yaprak düştü dalından, kopardılar fidanından. Şehit oldu yiğitlerim. Dönmediler, dönemediler Keş dağından. Ne desek eksik ne yapsak yarım kalacak. Olsaydı! Diye başlayan cümleler saracakdört bir yanımızı. Ayrılık tutmuş, ellerimizin kınası. Ömrünü vatanına, milletine, dinine, devletine adamış bir kahraman.
Ülküsünün mürüvvetini görememiş olmasına rağmen, ülkesi için milleti için devleti için verilmiş ömrün her safhasında, helalinden bir iradeyi millet iradesiyle buluşturma gayreti içerisinde olan bir memleket, millet evladı; Muhsin YAZICIOĞLU!
Rahmetli Fidan annenin ‘Çocuklarım arasında en az onu gördüm. Devletim, milletim beni çağırıyor, der giderdi. Oysa ki o bir kez devleti bekledi, kimse gitmedi.’ Siteminin haklı haykırışlarıdır, Muhsin YAZICIOĞLU. Ya da bir gün Şoför: ‘Efendim sabah namazı yaklaştı. Namazı Şarkışla camisinde kılalım.’ Demesi üzerine Muhsin Yazıcıoğlu: ‘Olmaz! Seçim yaklaştı, yanlış anlaşılır. Evde kılalım. Bizim derdimiz barajı değil, sıratı geçmek. İnsanlar oy verecek diye ahiretimi satamam ben!’ demesinin ardındaki itikâdî bir ruhtur Muhsin YAZICIOĞLU.Yahut Şehit cenazesine geç kalan komutana sert çıkışan mertliktir, Muhsin YAZICIOĞLU. Elini uzatıp ben bu köyün delisiyim diyen vatandaşın, elini sıkıp ben de bu vatanın delisiyim, diyen vatan sevdalısı bir yiğittir, Muhsin YAZICIOĞLU. Bizim için devlet malının, yetim malından farkı yoktur! Düsturuyla ömür sürmüş, hakikat ehli bir adamdır, Muhsin YAZICIOĞLU. Bana işkence yaparlarken, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in çektiklerini göz önüne getiriyordum, sadece Rabbimi zikrediyordum. Bu yüzden bana yaptıklarını hissetmedim, diyen ihsan ve ihlas sahibi bir yiğittir, Muhsin YAZICIOĞLU. Siyaset, vatan için kendini ateşe atmak iken şimdi kendi için vatanı ateşe atmaya dönüştü, diyen omurgasızlara karşı mertçe duran bir adamdır, Muhsin YAZICIOĞLU… Muhsin YAZCIOĞLU ‘Havuzlu villaların, kuş tüylü yataklarında değil, karanlık zindanların soğuk betonlarında bir Yusuf misali her türlü çileye göğüs geren yiğit bir dava adamıydı. Hayalleri vardı bu devlet için millet için. Adriyatikten, Çin Seddine kadar bir Türk dünyası hayal ediyordu. Öylesine vâkar sahibi, feraset sahibi bir insandı ki; zulüm Azrail olsa da ben hep Hakk’ı tutacağım, düsturuyla hareket ederdi. Her zaman mazlumun yanında, zalimin karşısında olmaya özen gösterirdi. İnsana ve insanlığa adalet ve hakkaniyet duygusunun aşılamasını yaptı. Bir mitinginde ‘Muhsin nerede, biz oradayız!’ sloganı atılırken; ‘Muhsin nerede, Ahmet nerede, Mehmet nerede diyerek bu hale geldik. Muhsin doğrudan ayrılırsa siz de ondan ayrılın, Muhsin yanlış yaparsa siz de ondan ayrılın. İnsana dayanmayın er geç ölür, ağaca dayanmayın kurur ve duvara yaslanmayın yıkılır. Sadece Hakk’a dayanın çünkü o bâkidir.’ Demesi bunun en büyük örneğidir.
Evet! Neyi kaybettiğimizin farkında mıyız? Adam kaybettik. Hakikati kaybettik. Omurgalı bir insanı kaybettik. Mertliği kaybettik. Düsturu kaybettik. Bizim derdimiz; gönülleri tutuşturmaktır. İnsana, insanlığını hatırlatmaktır. Yaratılış gayesini hatırlatmaktır ve ona şehvete kul olma, şöhrete kul olma, makama kul olma deyip bir medeniyeti uyandırmaktır. Onsuz olsak da onun yolunda onun düsturuyla hareket edenlere selam olsun. Allah, şefaatine bizleri de nail eylesin. Rahmetli Şehit Lider Muhsin YAZICIOĞLU’NUN: ‘İki cihan sultanımız ne buyuruyor; ‘Beni bir ayet ihtiyarlattı’ Nedir diyorlar Cenab-ı Allah Hûd suresinde: ‘Emrolunduğun gibi dosdoğru ol! Ayeti diyor. Peki Efendimize dosdoğru ol buyuran Allah, onun ümmetine rüzgar nereden eserse oraya yat mı diyor, dediği hatıra ile veda ediyoruz sizlere. Allah onun gayretlerini öyle aziz etti ki onu Anadolu kıtası büyüklüğünde bir musallaya koydu…Yâd ediyoruz, özlüyoruz… El-Fâtiha…
Comments
comments