HAKKIMI HELAL ETMİYORUM

Bu  DEVLET  kimindir. Bu DEVLET   Kimin babasının tapulu malıdır? Sahibi kimdir? Devlet imkanlarından faydalanıp , bir şekilde devletin herhangi bir kademesinde,  asıl amacı devletin sahibi millete hizmet etmek olan insanların , vatandaşlara bir lütuf yaparmış havaları, afra-tafraları ne demek oluyor. Yıllarca memleketimize hizmet eden, hizmet etmeye çalışan veya hizmet eder gibi görünmeye çalışanlar. Devekuşu misalini […]
Genel - 2 Ekim 2017 13:01

Bu  DEVLET  kimindir. Bu DEVLET   Kimin babasının tapulu malıdır? Sahibi kimdir?

Devlet imkanlarından faydalanıp , bir şekilde devletin herhangi bir kademesinde,  asıl amacı devletin sahibi millete hizmet etmek olan insanların , vatandaşlara bir lütuf yaparmış havaları, afra-tafraları ne demek oluyor.

Yıllarca memleketimize hizmet eden, hizmet etmeye çalışan veya hizmet eder gibi görünmeye çalışanlar.

Devekuşu misalini biliyorsunuz değil mi?

Başınızı toprağa istediğiniz kadar gömün. Siz bir şeyleri görmek istemiyorsunuz başınız  kum içinde olduğundan. Ama  ’’ Ben görmüyorsam başkasıda görmez ‘’diye saf saf düşünmeyin. Bu düşünce Nafiledir.. Koca gövdeniz dışarıda. Millet herşeyi görüyor ve idrakindedir.

Başbakandan bir AFERİN  almak için ,  kendini seçen vatandaşlara yıllarca toz yutturup,  ağırdan alan çalışmalar, nasıl oldu ise Başbakan gelecek diye müteahhit firma ile 24 saati bulan mesailer yapıldı. Helal olsun.

Bu anlayışı ne ile izah edeceksiniz. Mademki böyle 24 saat çalıştırabiliyorsunuz neden daha önce bu uygulamayı yapmadınız. Vatandaştan AFERİN  almak,  Başbakandan AFERİN  almaktan daha önemsizse HODRİ MEYDAN . Açıklayın da bizde bilelim. Nalına da mıhına da vurma devri bitmiştir.  Benim kriterim ne Başbakandan aferin almak nede vatandaştan aferin almaktır. Allahın rızasını kazanmaya çalışmaktır.

Birkaç kelam da Kırşehir’imizin  YÖNETİM  makamını temsil eden lere söylemek istiyorum.

Gaziler günü için düzenlenen yemeğe teşrif etmemenin  sebebini henüz anlamadı iseniz , inşallah bir gün anlıyacaksınız.

Ben bu ülke için millet için zerre  kadar bile bir  emeğim olsa bile (ki var),   Hakkımı size ve yaverlerinize  helal etmiyorum.

O bana sağlam raporu verenlere , vücudumda sayısı bile tesbit edilemeyen irili ufaklı parçaları görmezden gelip, ‘’sadece ateşli silah izi var’’ diye rapor hazırlayan doktorlara ve buna göz yumanlara hakkımı helal etmiyorum.

Buna karşı bırakın sahip çıkma ve gereğini yapmayı; bir gazinin elini ve pantolonunu indirttip kontrol edenleri de hakkımı helal etmiyorum.

Benim ve bizlerin üzerinden şov ve siyaset yapanlara hakkımı helal etmiyorum.

Ellerine mikrofon alıp nutuk atıp , edebiyat yapıp , pantolon indirme cüretini kendinde bulanlara hakkımı helal etmiyorum.

Bir geçmiş olsun demeyi bırakın,  ilk tokalaşma ve tanışma esnasında ellerimi açıp kontrol edene de hakkımı helal etmiyorum.

Düzenlenen etkinliklere, taklacı olmadığım için, şahsımı davet etmeyip başka illerden GAZİ kardeşlerimi çağıranlara da hakkımı helal etmiyorum.

Sinsice yanıma sokulup benim üzerinden kendi emellerini gerçekleştirmek için selam verenlere de hakkımı helal etmiyorum.

Bir fetö denen  terörist yapıdan kaçarken başka değişik yapılara kucak açan ve kurumsallaşmalarına göz yumanlara da hakkımı helal etmiyorum.

Yarın ülke tekrar 15 Temmuzvari  bir sıkıntıya düşerse, Devlet başkanı kim olursa olsun, Devlet başkanının talimatını yerine getirmeden önce ‘’aceba benim  Gavsım, benim Şeyhim, benim Hocam ne der ? ‘’diye  düşünüp, tereddüt edebilecek şahısları    kadrolaştıranlara da hakkımı helal etmiyorum.

Öyle bir nutuk atılıyorki eline mikrofan olan, olayların içerisinde bulunan yaşamış kişiler, bağrı ve canı yanıklar   gibi kalıyor.  Utanmaz bir kısım kadrolu  Şakşakçılarda alkış tutuyor.

Bir protokol düşünün.. Şehit yakınları ve gaziler FİGÜRAN, boynunda kravatlılar , elinden mikrofon ve karşısında objektiflerin eksik olmadığı kişiler ,   işin kahramanlığını  ve hatta kahramanlık kitabını yazıyorlar.  Başrol oyuncuları onlar, figüran biz.. Kendi  hikayelerini anlatıyorlar.   Bizlerden de yani bağrı ve canı yanıklardanda  uslu bir çocuk gibi oturmamızı bekliyorlar. Utanmaz bir kısım kadrolu Şakşakçılarda alıkış tutuyor.    Hadi oradan…

‘’Şunu yaptık… Şunu da yapacağız…Al bendende bu kadar… Verdim gitti’’  gibi şaşaalı sözler , sanki bizlere bir lütufmuş gibi açıklanıyor. Kadrolu  şakşakçılar da başlıyorlar: ŞAK ŞAK ŞAK. Ayıp utanın ya..

Efendiler!!! Mecbursunuz.. Bu millet gerektiğinde can verme pahasına her türlü fedakarlığı yaparken , sizler de işinizi ADAM  gibi yapmaya mecbursunuz.

Gazi ve şehitlere hizmet etmek mezarlık başında fotoğraf çektirmekle olmuyor.

Mezar başında fotoğraf çektirme yarışına girmeyin.  Mezarlık siyasetini bırakın.  Geçin bu işleri geçin.

Devletin ve milletin bekası için can veren,  kan veren herşeyini geride bırakıp dönmeyi  düşünmeyenlere yapıldığı  belirtilen lütuf mu ? Yoksa görevinin verdiği birinci dereceli sorumluluk mu?

Kıyamet gelmeden bu toplum zaten kıyameti yaşıyor. Topluma bir bakın bakalım sevgi, saygı, hoşgörü, paylaşım, akrabalık, dostluk kalmış mı. Dini imanı PARA, MENFAAT  olmuş bu toplumun. Onun içindir ki MUTSUZ olmaya mahkumdur bu toplum.

Allah’ın ipinden başka her ipe,  her cebe,  her koltuğa, velhasıl her şeye sarılıyoruz.  Sarılmaya devam edersek kurtuluşa da eremeyeceğiz. Ben demiyorum  . ALLAH  diyor.

Comments

comments

BENZER HABERLER